Organize Sanayi Bölgeleri Rant Merkezi Olmamalı(ydı)!
Birçok alanda ürettiğimiz son derece değerli projeleri kısa zamanda dejenere etmekte, asıl amacından saptırarak rant aracı haline getirmekte üstümüze yoktur.
Bu şekilde rant haline getirilen, asıl amacından saptırılan bir konu da Organize Sanayi Bölgeleri.
Yani kısa adıyla OSB’ler.
Organize Sanayi Bölgeleri (OSB); sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çarpık sanayileşmeyi önlemek, kaynakları rasyonel kullanmak amacıyla sanayi çeşitlerinin belirli bir plan kapsamında yerleştirilmesi, sınırları daha önceden belirlenmiş arazi parçalarının imar planları dâhilinde gerekli idari, sosyal, teknik altyapı alanlarında belli kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini ifade eder.
OSB’nin yasal tanımı bu şekilde.
Organize sanayi bölgelerinin (OSB) 1960-1970’li yıllardan itibaren Türkiye sınırlarında yaygınlaştığı görülmektedir. OSB’lerinin kuruluş ve daha sonraki yapılanma süreçlerine bakıldığında yatırımların hareketlenmesinde, istihdam olanaklarının artırılmasında, yerel ve bölgesel kalkınmanın sağlanmasında, düzenli sanayileşme ve kentleşmeye geçilmesinde, çok önemli görevler üstlendiği görülmektedir. (1)
OSB’lerin firmalara sağladığı avantajlar ise şu şekilde:
– OSB içinde belli standartlarda üretim yaptığı kabul edilen firmalar, uygunluğu uzmanlarca onaylanan optimal üretim alanına kavuşur. Ayrıca buralarda arazi ve altyapı uygun koşullarda sanayiciye sunulur.
– Üretimde ortaya çıkan tamamlayıcılık ilişkileri, özellikle de bir firmanın nihai ürünün belirli bir parçasında katma değerin yaratılmasında üretim maliyetlerinin düşmesine yardımcı olur.
– Kalifiye işgücünün yoğun olduğu bölgelerde kurulan OSB’lerde faaliyet gösteren firmalar, kolayca işgücü temin eder.
– Ulaşım olanaklarındaki kolaylıklar lojistik anlamda firmaların taşıma maliyetlerini azaltır.
– OSB’ler pazarlama ve diğer özelleşmiş hizmetlerin ediniminde kolaylık sağlayan ortam yaratır.
Peki, Türkiye’de uygulama nasıl yapılmaktadır?
Yaklaşık 10 yıl kadar önce bir yatırım ajansının düzenlediği ve sanayicileri bölgelerine davet ettiği bir çalıştaya katılmıştım.
İki ilin valisi, yatırım ajansı başkanı ve tanınmış bir iş adamı bu bölgeye neden yatırım yapılması gerektiğini ballandıra ballandıra anlatmıştı.
Bu ünlü iş adamı konuşmasının sonunda nihayet baklayı ağzından çıkartmıştı.
“Bu bölgede benim iki tane büyük organize sanayi bölgem var. Gelin, görüşelim. Sizlere her konuda yardım etmeye hazırız.”
Bu cümlelerden sonra salonda bir uğultu koptu. Yanımda oturan ve Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen bir ABD’li şirketin Gayrimenkul danışmanlığını yapan bayan kulağıma eğilerek şunları söylemişti:
“Bu nasıl iş? Hem ben anlamıyorum hem de ABD’lilere bu uçuk arsa fiyatlarını bir türlü anlatamıyorum. Buraya gelirken arsa teşviki olur düşüncesiyle gelmiştim ama gördüm ki bizi çağırmalarının tek nedeni kazık fiyatlara arsa satmakmış.”
Bu doğru söze ne diyebilirdim ki!
Nitekim soru cevap kısmına gelindiğinde vali beye şöyle bir soru sormuştum:
“Sayın valim, buraya gelen sanayiciler ve temsilcilerinin beklentisi uygun arsa temini veya bu konuda yapılacak teşvikler idi. Ama maalesef gördük ki, bizleri buraya son derece uçuk fiyatlara arsa satmaya çağırmışsınız. Bu fiyatlara bu bölgelerdeki OSB’lerde arsa almamızın imkânı yok. Sanayi imarlı veya Organize Sanayi Bölgelerindeki fiyatlar, açıkça söylüyorum fırsatçılıktır.”
Bu sözler sayın valiyi baya kızdırmıştı. Panikle söz aldı ve cevaben şunları söyledi:
“Arkadaşlar Organize Sanayi Bölgeleri tamamen özel sektörün yönetimi ve insiyatifinde olan konular. Serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkemizde bu fiyatlara müdahale şansımız bulunmamaktadır. Kaldı ki daha uygun fiyatlarda birçok bölgede yatırım alanları vardır.”
Bunun üzerine tekrar söz aldım:
“Efendim sorun da bu zaten. OSB kurucu ve işleticileri köylülerden metre karesini 6 Dolara aldıkları arsaları bizlere 80 Dolar fiyatlarla satmaya çalışıyorlar. Alt yapı katılım payı masrafları bunun dışında. Bizim tavsiyemiz bu yerleri devletin köylülerden 6 Dolara değil, 10 Dolara alması ve bizlere o fiyatlardan satması.”
Bu sözler salondakileri ateşlemeye yetmişti. Zaten son derece öfkeli olan yatırımcılar bu sözlerden sonra daha da öfkelenmişti.
Ortamın gerildiğini gören iki ilin valisi ve yatırım ajansı başkanı, kıp kırmızı bir halde salonu terk etmişlerdi.
Şu anda İstanbul içerisinde olan ve uygun fiyatlara yer bulması durumunda taşınmayı düşünen binlerce firma var.
Devletin yeni yapılacak olan yatırımlar için verdiği destekleri taşınan firmalara vermemesi, taşınılacak bölgelerdeki işçi bulma sorunu, arsa fiyatlarının pahalılığı bu firmaları kara kara düşündürüyor.
Çözüm yolu ise son derece basit. Taşınan firmalar için yeni destek paketleri oluşturulmalı, Organize Sanayi Bölgelerinin oluşturulması işi özel sektörden alınarak devletin yatırım ajanslarına verilmesi. Arsa tahsisi için yatırımcı ve iş adamlarıyla organize olunarak en uygun yerler belirlenmeli ve bu bölgelerden satın alınan araziler aynı fiyattan yatırımcılara tahsis edilmelidir.
Küresel ekonomi savaşlarının yaşandığı bir dönemde, inim inim inleyen, bir dolarlık daha fazla ihracat nasıl yaparım diyen iş dünyası çok şey mi istiyor.
Asla…!