Müteselsil Sorumluluk (Vergi Usul Kanunu 11)
VUK’un 11. Maddesinin Anayasaya Aykırı Olduğundan İlgili Kanun Hükmünün İlgili Bölümünün İptali Gerekmektedir:
“Hukuki güvenlik” ile “belirlilik ilkeleri”, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.
213 sayılı VUK’un 11. Maddesinin 5. Fıkrasında yer alan “Müteselsil sorumluluğun “şartları”, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir.” Hükmünde yer alan “şartları” , “sınırları” ibaresi hukuk düzenine ve verginin kanunla konulup kanunla kaldırılmasına ilişkin temel kurallara açıkça aykırıdır.
Müteselsil sorumluluk, açıkça verginin ödenmesi ile doğrudan ilgili olduğundan, kimin, ne kadar, hangi şekillerde sorumlu olacağı açıkça kanunda hüküm altına alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bu sorumluluğun hem işlem türü, hem tutar, hem de mükellefler olarak idari bir düzenleyici işlemle belirlenmesi hukuki güvenlik ilkesine ve belirlilik ilkesine aykırıdır.
Bir vergilendirme sürecinde genel çerçevesi kanun ile belirlenmiş bir ödevin kapsam ve sınırlarının idarece kendisine tanınmış yetki sınırları dışında kullanılması “hukuki güvenlik” ve “vergilendirmede belirlilik” ilkelerini zedelediği ve bu kapsamda müteselsil sorumluluğun sınırlarının kanunla belirlenmesi yerine bu sorumluluğun sınırlarının hiçbir kural, alt ve üst sınır gibi objektif, açık, anlaşılabilir kurallar konulmadan doğrudan idareye bu yetkinin verilmesinin ilgili kanun hükmü açısından Anayasaya aykırı olduğu, ödeme emri ile tesis edilmek istenen idari işlemin sebep yönünden hukuktan yoksun olduğu ve yapılan idari işlemin açıkça mülkiyet hakkına aykırılık taşıyacağı açıktır.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması; genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir.
Bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
Sonuç olarak, kanunla konulması, yürütülmesi gereken, objektif niteliğe sahip olması gereken vergisel yükümlülüklerin idari düzenleyici işlemlere konu edilmesi Anayasaya aykırı olduğundan ilgili fıkrasında yer alan ibarelerin “İptali” talep edilmektedir.