DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Şirketinizin değeri ne kadar? Yabancılara ne kadara satabilirsiniz?

Mustafa Özbay Ekonomist-CFO
Mustafa ÖZBAY, 1972 yılında Trabzon ili Çaykara İlçesi Yeşilalan Köyünde doğdu. İlk öğrenimini Bursa, Orhangazi, Örnekköy İlkokulunda, Orta öğrenimini ise Orhangazi Lisesi’nde tamamladı. Uludağ Üniversitesi , İİBF, Maliye Bölümünden Ekonomist ünvanlıyla mezun oldu. 1999 Yılında İstanbul’a yerleşti ve sektöründe öncü bir sanayi kuruluşunda muhasebe yardımcı elemanı olarak işe başladı. Bu firmada sırasıyla muhasebe uzmanı, muhasebe şefi, finans şefi, muhasebe müdürlüğü ve halen devam etmekte olduğu Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Meslekteki tecrübesini ilk kez 2004 yılında yayınlanan ve büyük ilgi gören “Tüm Yönleriyle Uygulamalı İhracat Muhasebesi” kitabında meslektaşlarıyla paylaştı. Özbay, evli ve Taha Utkan, Safa Ersan, Neşe Berrin adında üç çocuk sahibidir.

Bu konudaki yazımı iki veya üç yazılık bir seri halinde yazacağım. Çok fazla teknik terimler kullanmadan sade bir yazı ile bu konudaki görüşlerimi ve tecrübelerimi paylaşacağım.

Şirketin değeri ve bir finansman aracı olarak kullanılabilen yabancı ortak veya yabancılara satış konuları maalesef ülkemizde hala yeteri kadar önemsenen bir konu değil.

Geleneklerimizde yaygın olarak kullanılan “Gayrimenkul satılmaz, alınır” mantığı veya “babadan kalma koskoca şirketi sattı dedirtmem” yerleşik düşüncesi,şirketlerimizin büyümesi ve uluslararası bir marka olması yönünde hala büyük bir engel olarak görünüyor.

Hâlbuki bir şirketin yabancılara satılmasının, bir otomobilin satışından hiçbir farkı yok. İkisi de ticari bir faaliyettir ve ikisinden de sağlanan kazanç Ticari Kazançtır.

Özellikle 2006 yılı ile Mayıs 2013 , (Yani hain Gezi ayaklanması. Aslında “gezi ayaklanmasının ekonomik arka yönü” konulu bir kitap yazılmasını çok isterim) yılları arasında yabancıların müthiş bir şekilde Türk Şirketlerine ilgisi mevcuttu. Gezi olaylarının başladığı günlerde faiz oranlarının yıllık %4,5 lara düşmesi ve Türk Şirketlerinin Ebitda marjlarının % 15-35 arasında seyretmesi yabancılar açısından bu şirketleri cazip hale getiriyordu.

Öyle ki bir firma yabancılara 60 milyon dolara satıldığında, firma sahibine “yabancılar sana, vaz geçtik şirketi geri al deseler ne kadara geri alırsın?” diye sorduğumuzda “20 milyondan fazla asla vermem” demişti.

Nihayetinde birkaç yıl sonra yabancılara 60 milyon dolara sattığı şirketin aynısını 17 milyon dolara kurmuş ve üretime başlamıştı.

Bunun gibi yüzlerce örnek verilebilir.

Ancak yabancılar açısından birinci yatırım önceliğinin “istikrar” olması Gezi eylemlerinden sonra yatırımcıların bu ilgisini önemli ölçüde azaltmıştı.

Peki, şirketinizin yabancılar için cazip bir hale gelmesi için nelere sahip olması gerekiyor. Başka bir deyişle yabancı şirketler hangi tür firmalara daha çok ilgi gösteriyor.

Bu konudan bahsetmeden önce firmanıza hangi tür yabancı kurumlar ilgi gösterebilir kısaca bundan bahsedeyim.

Birinci olarak Yatay veya Dikey büyümek isteyen finansal şirketler harici yabancı firmalar ilgi gösterebilir.

Bu tür firmalar genellikle ya sizinle aynı sektördedir veya satış portföyünde sizin ürettiğiniz ürünlerin müşteri potansiyeli mevcuttur. Mesela çikolata sektöründe faaliyet gösteren bir yabancı şirketin, pasta sektöründe faaliyet gösteren şirketi satın alması gibi. Bu tür şirketler ya sizinle ortak olur ve firmanızı Uluslararası bir firma yaparak büyütür veya tamamını satın alarak kendi bünyesine kadar.

İkinci olarak sizlere ilgi gösterebilecek kurumlar, aslında birer finansman kurumu olarak nitelendirebileceğimiz “PrivateEquity” (özel sermaye) fonlarıdır. Bu tür fonlar kar elde edebileceğini düşündüğü her şirkete yatırım yapabilirler. Bu tür fonların genellikle ortaklık yapabileceği fon büyüklükleri sınırlandırılmıştır. Bazı PrivateEquityler maksimum 10 milyon dolarlık ortaklığa girebilirken, bazı büyük fonlar ise minimum 100 milyon dolarlık ortaklıklara girebilmektedirler. Bu fonların diğer bir özelliği ise satın aldıkları firmaların değerine belirli bir seviyeye getirdikten sonra tekrar satmalarıdır. Yani satın aldıkları firmaları sonsuza kadar ellerinde tutmazlar. Tıpkı bir ticari emtia gibi alır ve belirli bir süre sonra satarlar.

Üçüncü olarak ise “VentureCapital” (girişim sermayesi) kurumlarından bahsedebiliriz. Bu tür kurumlar ise şirket alımlarında son derece seçicidirler. Ağırlıklı olarak emek-yoğun şirketler yerine teknoloji yoğun firmaları tercih ederler. Kobi mahiyetindeki firmalar yerine daha büyük ölçekli firmalar da tercihleri arasındadır.

Tabii ki bu fonların ülkemizde yatırım yapabilmesi için ülke notunun değeri de çok önemlidir. Bir çok yatırım fonlarının ana sözleşmesinde bir ülkede yatırım yapılabilmesi için o ülke notunun belli seviyede olması gerekmektedir. Bu seviyenin altında notu olan ülkelere kesinlikle hiçbir şekilde yatırım yapılamamaktadır.

Peki, şirketinizin yabancılar için cazip bir hale gelmesi için nelere sahip olması gerekiyor.

Bu konuya diğer yazımda değineceğim.

Bu konulardaki sorularınız için iletişime geçebilirsiniz.

Herkese başarılı bir iş hayatı diliyorum.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.