DOLAR
EURO
ALTIN
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

FAVÖK herşey mi?

Son günlerde; halka açık şirketler arasında finansal tablosu olumsuz olan bazı şirket CEO’ları, yaptıkları basın açıklamalarında FAVÖK marjını başlığa koyarak kulağa hoş gelen sunumlar yapıyorlar.

İlgili finansal raporları inceliyorum, söylenenleri okuyorum, gözlerime inanamıyorum. Evet, söylenenler içinde sadece FAVÖK marjı gerçek çıkıyor ama ona dayanarak yapılan diğer makyajlar hatalı oluyor.

FAVÖK, ‘Faiz, Amortisman, Vergi Öncesi Kâr’ demektir. Yani bir firmanın faiz gideri, kur farkı, amortisman gideri ve ödeyeceği vergi sıfır olarak kabul edildiği durumda ulaşılan kâr rakamıdır. Ve güya bu oran CEO’ların en önemli performans kriteridir. Yani şirket hatalı borçlanma yapıyorsa, hatalı yatırım yapıyorsa bu profesyoneller sorumlu değillerdir!

Peki bu kararları patronlar tek başına mı alıyorlar?

Hayır. O zaman karar aşamasında yapılan planlar üzerinden soruyorum:

• Büyüme uğruna yüklenilen kredi faizinin, şirket imkanlarını aşması durumunda buna kim engel olacaktır?

• Döviz geliri olmadığı halde döviz kredisi almaya kalkan şirketin kur riskini kim bertaraf edecektir?

• Dağa taşa şube açan şirkette verimliliğin düşmesinden kim sorumlu olacaktır?

Elbette üç sorunun cevabı da ‘Genel Müdür’ olmalıdır.

Hal böyleyken, yukarda belirttiğim girişimlerden zarar eden şirket FAVÖK sayesinde düze çıkacak, Genel Müdür’de puan kaybetmeyecek öyle mi?

Hissedarlar ‘vergi öncesi kâr’a bakarlar. Daha hassas olanlar, diğer ‘kilit performans göstergeleri’ne de tek tek bakar ve başarılı şirketlerle kıyaslama yaparlar. Zira FAVÖK, 50’nin üzerinde finansal orandan sadece biridir. Örneğin perakende şirketler için bakılması gereken en önemli göstergeler; metrekare başına satış tutarı, çalışan başına satış tutarı, stok gün sayısı, ortalama ödeme vadesi, müşteri sayısı, müşteri başına satış tutarı (ortalama sepet), çalışan gider oranı, kira gider oranı ve diğer gider oranlarıdır.

FAVÖK’ün icat edilmesinin ise geçerli sebepleri vardır.

• Pazar payını artırmak için büyümek gerekiyor.

• Büyüme, borç ve yatırımla oluyor.

• Bu da faiz ve amortisman giderlerini artırıp, kârı düşürüyor.

• Böylece kârsız şirkete makyaj yapılıp kârlı görünüm verilmiş oluyor.

Ancak buna rağmen halka açık bir şirketin hisse fiyatı yüzde 20 düşüyorsa, bunda ‘vergi öncesi zarar’ sebebiyle dağıtılmayan kâr payının hiç mi rolü olmuyor? FAVÖK’e bakarak ulaştığımız en net sonuç; şirketin esas faaliyetlerinden kâr edip etmediğini görmektir. Peki şirket yüksek finansman giderlerinden zarar etmişse; “cambaza bak” misali FAVÖK’e mi bakılacaktır?

Tekrar altını çiziyorum; rahat kredi kullanan borçlu bir şirketin FAVÖK oranı yüksek olsa bir şey ifade etmez. Bu oranı tatminkar olan ama işletme sermayesi negatif çıkan perakende zinciri örneklerimiz çoktur. Sadece FAVÖK’e takılı kalınması, yabancı kaynakla hızlı büyüyerek şirket değerini artırmaya odaklanılması, ne yazık ki o şirketleri zora sokmuştur. Ancak şirketi olduğundan daha sağlam gösterebildiği de bir gerçektir. En önemli faydası; uluslararası iş yapan firmalar açısından, farklı ülkelerde farklı vergi politikaları sebebiyle ortak dil oluşturduğu için sıklıkla kullanılmasıdır.

Büyük gemiler şöhretli kaptanlara teslim edilir. Bu bakımdan açılan yanlış şubeleri, bu yatırımlar için alınan kredileri, artan faiz ve amortismanı patronun hanesine yazamayız. Profesyonel yönetici yatırımcıyı hatadan çevirmek için o işin başındadır. Evet patronların da yanlışları vardır. Çoğunun aklında şirketi satmak olduğu için ‘büyüme’ye yöneliyorlar. Buna rağmen üst yönetim; gerek sektör açısından, gerekse şirket imkanları açısından kaldırılamayacak yükün hesabını raporlamak zorundadır. Yoksa geriye tek şey kalıyor, FAVÖK’ü öne çıkartıp kârsız şirketi iyi paraya satmak…

O zaman da akla bir piyasa alışkanlığı olarak FAVÖK’ün belirli katı oranında bir çarpan kullanarak şirket değeri tespit etmek geliyor ki, bu sefer de Kayseri fıkrasında olduğu gibi alırken ayrı satarken ayrı çarpanı olan gerçeklikten yoksun değerler ortaya çıkıyor. Peki faydası oluyor mu?

Her uyanık satıcı işi bilmeyen birer paralı müşteri bulabildikten sonra neden olmasın?

 

https://www.retailturkiye.com/ercument-tuncalp

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.